Akciğer kanserinden korunma yolları daha önemli
Hastaların genellikle ileri evrede teşhisinin koyulduğunu söyleyen Acıbadem Kayseri Hastanesi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ersin Özaslan, “Akciğer kanserinde büyük oranda korunmak mümkün. Bu ay akciğer kanseri farkındalık ayı olduğu için bu hastalığa yakalanmamak için neler yapmalıyız sorunun yanıtlarını konuşmak çok önemli. Zira, hastalık oluştuğundu şifa için uzun zaman uğraşmak gerekiyor” dedi.
“Ülkemizde her yıl 40 bin kişi akciğer kanseri oluyor”
Türkiye’de akciğer kanseri oranı dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu belirten Doç. Dr. Özaslan, bunun nedenini sigara içiminin yüksekliği olduğunu vurgulayarak bu hastalığa yol açan nedenler ve görülme oranları hakkında şu bilgileri verdi:
“Akciğer kanserinin yüzde 85-90’ının sebebi zaten sigara. İkinci sebebi de hava kirliliği. Arkasından kimyasallar veya düşük oranda da genetik geliyor. Avrupa’da sigara içme oranı en yüksek ülkelerden biriyiz. Erkeklerde yüzde 40 sigara içme oranı var ama bu Avrupa’daki erkeklerde yüzde 20 oranında yani bizde iki kat daha fazla. Kadınlarda yüzde 15 oranında sigara içme oranı var, bu, diğer ülkelerle aynı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla kadınlarda bir fark yok ama erkeklerde iki kat fazla olmamız dünya ortalamasının çok üzerine çıkarıyor. Dünyada ortalama 2 milyonun üzerinde 2,2 milyon akciğer kanseri görülürken, ülkemizde 40 binin üzerinde akciğer kanseri vakası var ve Türkiye’de akciğer kanseri görülme oranı açık ara olarak daha yüksek. Oysa 2020’den sonra dünyada meme kanseri akciğer kanserini geçmiş durumda. Akciğer kanseri dünyada 2. sıradayken Türkiye’de açık ara 1. sırada görülüyor” ifadelerini kullandı.
“Sigara bırakılmalı”
Akciğer kanserinde en büyük rolün sigara olduğunu belirten Doç. Dr. Özaslan, sigaranın bırakılması gerektiğine vurgu yaparak söylerine şöyle devam etti: “Hepimizin bildiği gibi, sigaranın zararı içilen paketlerin üzerinde bile yazıyor. Sigara kanser yapar, kansere yol açar diye yazıyor ama işte bu mesajları görmek istemiyoruz, yok sayıyoruz maalesef! Bağımlılık düzeyi yüksek olduğu için kişiler sigara içmeye devam ediyorlar. Hatta akciğer kanseri olduktan sonra da sigarayı bırakan hastalarımızın oran maalesef düşük, en az 3’te 2’si maalesef sigaraya devam ediyor”
“Erken teşhis çok önemli”
Akciğer kanserinin en önemli belirtisinin aylarca geçmeyen inatçı öksürük olduğunu, ağızdan kan gelmesi, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, nefes darlığı gibi belirtiler olduğunu belirtiler görüldüğünde bir uzmana başvurulması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Özaslan; “Akciğer kanserinin erken teşhisi, genellikle tesadüfen fark ediliyor.
Erken teşhisli hastalar genellikle bir röntgen ya da tomografi gibi bir çekim sonrasında tesadüfen fark ediliyor. Özellikle pandemi sırasında Covid şüphesiyle çekim yapılan hastalarda oldukça sık akciğer kanseri tanısı konuldu. Bu, sinsi bir hastalık, belirtiler hastalığın ilerlemesi sonucunda ortaya çıkıyor. Oysa erken teşhis, hasta açısından yaşam kalitesinin yüksekliği ve daha uzun bir hayat anlamına geliyor. Fakat orada da karşımıza tarama testi sorunu ortaya çıkıyor. İnsanlar, akciğer kanserinde tarama testi olduğunu yeterince bilmiyorlar. Oysa risk grubu sayılan sigara içen hastalar, tarama testi yaptırmalı. 20 yıl günde bir sigara içmiş hastalarda 50 yaşından sonra tomografi çekilmesini öneriyoruz. Hastalık bir tomografiyle tespit edilebilir. Hastalık erken tespit edilirse hasta, ameliyatla tamamen kurtulabiliyor. Arkasından kemoterapi ve radyoterapiye bile gerek kalmayabiliyor” dedi.
“Yenilikçi tedaviler, umut veriyor”
Akciğer kanserinin tedavisinde birçok yenilikçi tedavi geliştirildiğini söyleyen Özaslan, bu yenilikleri şöyle anlattı:
“Akciğer kanseri saptanan hastalar için bir çok yenilikçi tedavi umut veriyor. Genelde belirtileri geç veren bir hastalık olduğu için hastalar 3. veya 4. evrede tanı alıyor. Ama bu hastaların tedavisi için de umut veren tedaviler geliştiriliyor. 2010’dan sonra başlayan akıllı ilaçlar dediğimiz hap şeklinde alınan ilaçlar var. 2015’ten sonra da immünoterapi geldi ve gerçekten çığır açan bir tedavi şekli. Öyle ki 5 yıllık yaşam oranları yüzde 5’in altındayken yüzde 25-30’ları geçmeye başladı. Bir grup hasta da gerçekten çok etkili bir tedavi yöntemi. Yüzde 20-30 oranında hastada çok iyi yanıtlar alıyoruz. Yaşam süresinin uzamasının yanı sıra tam şifa edilen hastalar da oluyor bu grupta.”