İzmir’de kadavradan bağış iki hastayı hayata bağladı
Kadavradan organ bağışı ülkemizde hala istenilen düzeye ulaşamazken, İzmir’de yapılan bağış iki hastayı hayata bağlayarak umutları yeşertti. İzmir’de yaşayan Yüzbaşı Tansu Hatipoğlu’nun (41) böbrek rahatsızlığı 2007 yılında başladı. Hatipoğlu’na daha sonra da böbrek yetmezliği teşhisi konuldu. 10 yıl boyunca aralıksız tedavi gören Hatipoğlu, 2017 yılından itibaren de 7 yıl boyunca haftanın belirli günlerinde diyalize gitmek zorunda kaldı. Aralıksız diyalize giren Yüzbaşı Hatipoğlu, bu sırada malulen emekli olarak çok sevdiği mesleğine veda etti.
17 yıl hastalıkla mücadele etti
17 yıldır aralıksız böbrek yetmezliği ile mücadele eden ve nakil sırası bekleyen Tansu Hatipoğlu’na eşi Melis Bozkayalar Hatipoğlu (30) donör olmak istedi. Eşinin bu talebi henüz anne olmadığı için etik kurul tarafından uygun görülmedi. Tansu Hatipoğlu’nu sevindiren haber ise kadavradan organ bağışıyla geldi. Acıbadem Kent Hastanesinde Nakil Uzm. Dr. Işık Özgü başkanlığındaki Uzm. Dr. Uğur Saraçoğlu, Prof. Dr. Dr. Hüseyin Töz, Doç. Dr. Ebru Sevinç Ok ve Uzm. Dr. Gökhan Ekin’den oluşan ekip, kadavradan alınan böbreği Tansu Hatipoğlu’na başarıyla nakletti.
Daha önce karaciğerden nakil oldu, böbrek naklini ise vücudu reddetti
Aynı kadavradan alınan diğer böbrek ise Almanca Öğretmeni Tuğçe Saygı’ya nakledildi. 50 yaşındaki Tuğçe öğretmenin hikayesi de 30 yıl önce başladı. 20 yaşındayken karaciğer yetmezliği teşhisi konulan ve nakil olan Tuğçe Saygı’ya 2019 yılında da böbrek yetmezliği teşhisi konuldu. Sürekli diyalize giden Tuğçe öğretmenin beklediği haber 5 yıl sonra gelirken, kadavradan bağış diğer hasta gibi kendisini hayata bağladı.
Onlar artık böbrek kardeşi
Aynı kadavradan nakil olan Tansu Hatipoğlu ve Tuğçe Saygı, ilk kez Acıbadem Kent Hastanesinde bir araya geldi. Böbrek kardeşi olan ikili, yaşadıklarını “Yeni hayatımızla özgürlüğümüze kavuştuk” ifadeleri ile dile getirdi.
Zor günler geçirdiğini ifade eden emekli Yüzbaşı Tansu Hatipoğlu, haftada 3 gün olmak üzere günde 4 saat diyalize girdiğini ve bu sürecinin yorucu olduğunu söyledi. Hatipoğlu, “Ben artık yaşama sevincimi kazandım. Diyaliz süreci günde 4 saat, haftada 3 gün olan bir şey. Bu 3 gün içerisinde 1 saati gidiş, 1 saati geliş olmak üzere yaklaşık haftanın 3 günü 6 saati minimum bu tedavi süresince harcamamız gerekiyor. Haliyle bir seyahat planı, bir yere gitmek için iki gün içerisinde planlamanız gerekiyordu. Böbrek nakli olduktan sonra artık rahatlıkla kendimize vakit ayırabiliyoruz” dedi.
“Kadavradan bağış kan bağışı gibi olmalı”
Kadavradan bağışın önemine vurgu yapan Tansu Hatipoğlu, ”Kadavradan böbrek nakli ülkemizde maalesef çok yaygın değil. Hastaların ortalama yaşam ömürleri 6 yıl civarında diyalizle. Bu sürede insanlar hayatlarını kaybedebiliyorlar ve yaşama sevinçlerini kaybedebiliyorlar. Kadavradan böbrek nakli ülkemizde gerçekten kan bağışı gibi olmalı. Özellikle kan bağışı nasıl Kızılay tarafından teşvik ediliyorsa, bence kadavradan nakiller teşvik edilmeli. Ne kadar artış olursa o kadar can kurtulacak” diyerek bağış çağrısı yaptı.
Tansu Hatipoğlu’nun eşi Melis Bozkayalar Hatipoğlu da, kadavradan bağışla hayatlarının değiştiğini, karavan ile dünyayı gezmek istediklerini söyledi.
“Üçüncü hayatıma başladım” diyen Tuğçe Saygı da, daha önce karaciğer nakli olduğunu, ilk böbreği vücudunun reddetmesi üzerine ikinci kez böbrek nakli olduğunu ifade ederek, “Üçüncü hayatıma başladım diyebilirim. Zorlu ve biraz üzücü bir süreçti; ama hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Organ bekleyen diğer hastalarınıza umut olmak amacıyla kadavra bağışının desteklenmesini ben de çok istiyorum. Gerçekten yaşama dair bir umut oluyor insanlara” şeklinde konuştu.
“Kadavra bağışı maalesef istediğimiz ölçüde değil ülkemizde”
Acıbadem Kent Hastanesi Böbrek Nakli ekibinden Uzm. Dr. Işık Özgü, nakil olan iki hastanın sağlığına kavuştuğunu söyledi. Türkiye’de kadavra bağışının yaygın olmadığını aktaran Dr. Işık Özgü, şöyle devam etti:
“Uzun yıllardır hem canlı vericiden hem de kadavra bağışıyla böbrek nakli yapmaktayız. Kadavra vericisinden iki böbrek merkezimize sunuldu. Böylece bu ameliyatları yapma şansını yakaladık. Her iki ameliyatta gayet iyi gitti ve hastalarımız sağlıklarına kavuştular diyebiliriz. Tabii bu bir süreç ameliyatla bitmiyor. Dönem dönem kontrollerine gelecekler. Bir problem olduğu zaman bizi hemen arayacaklar ve haber verecekler. Bu şekilde bu ameliyatların başarısı devam edebilir. Kadavra bağışı çok önemli hakikaten; çünkü normal canlı bir insanın böbreğini almadan, böyle bir ameliyata gerek kalmadan, beyin ölümü gerçekleşmiş ve hayatı devam etme ihtimali olmayan kişilerden ne yapıyoruz, organları alıyoruz ve hastalarımıza naklediyoruz. Böylece çok daha verimli oluyor. Kadavra bağışı maalesef istediğimiz ölçüde değil ülkemizde. Bunun biraz daha artması lazım ve başka ülkeler seviyesine de gelmesi lazım.”