Tunceli’de, iki kale yerleşimi ve iki açık hava tapınak keşfedildi

Tunceli bölgesinde yeni keşfedilen iki kale yerleşimi ve yeni iki açık hava tapınak, hakemli dergide yayımlandı.
Yozgat Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Serkan Erdoğan ile Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Düzgün Çakırca tarafından Tunceli’de yapılan yüzey araştırmasında keşfedilen iki kale yerleşimi ve yeni iki açık hava tapınak, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisinin 61. sayısında yayımlandı.
Son yayımlanan araştırmalarının, biri günümüz Tunceli il sınırlarının en doğusunda diğerinin ise bu sınırların neredeyse en batısında yer alan ve ortak bir anlayışın ürünü olan iki açık hava tapınım alanını konu edindiğini kaydeden Yozgat Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Serkan Erdoğan, “Biri Hozat-Çemişgezek -Ovacık üçgeninde yer alan Masumu-Pak kalesi ile diğeri Nazımiye’nin doğusundaki Peri Çayı kıyısında yer alan Aşağı Harik (Doluca) adlarındaki iki kale yerleşimi, şimdiye dek bilmediğimiz yeni bir tapınak tipine ev sahipliği yapıyor. Kanımızca Urartu’nun bölgeye egemen olduğu M.Ö. 7. yüzyıl öncesi bir dönemde (M.Ö. 9.-8. yüzyıl) inşa edilmiş olması gereken söz konusu tapınaklar, oluklara sahip kayaya oyulu sunaklar şeklinde kendini gösteriyor. Yerel özellikler taşıdığı aşikar olan bu tapınakların yerel tanrılara/kültlere yönelik için mi yoksa bir dönemin bilinen büyük tanrılarına tapınım için mi yapıldığı sorusu zihinlerimizi kurcalamaya devam ediyor. Günümüz kale mezrası yerleşiminde yer alan Aşağı Harik kalesi ve Tapınağı "Moro Sur (Kırmızı Yılan) denilen bir kutsal mekan adıyla da biliniyor ve şifa bulmak isteyenlerin "Ya Moro Sur, Tu esta) (Sen varsın Moro Sur)" seslenişiyle kutsallığını halen devam ettiriyor” dedi.
Yılan motifinin coğrafyada olumlanan bir motif olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Erdoğan, Moresur söylencesinin orijinal ve otantik bir yapısı olduğunu ve kutsal mekan olarak bu alanın geçmişinin çok eskilere dayandığını ifade etti.