Türkiye’de 25 bin kişi böbrek nakli bekliyor
SAĞLIK
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
18.11.2024 - 13:30, Güncelleme:
18.11.2024 - 13:08
Türkiye’de 25 bin kişi böbrek nakli bekliyor
Türkiye’de 25 bin kişi böbrek nakli bekliyor
‘Bir an, bir nefes, bir gülümseme bağışla’ mottosu ile Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumu düzenlendi. Medicana Sağlık Grubu iş birliği ile düzenlenen ve organ bağışı ile ilgili tüm boyutların ele alındığı organizasyonda uzmanlar; Türkiye’de organ bağışı oranının yüzde 19 olduğunu, 25 bin kişinin ise böbrek nakli beklediğini açıkladı.Türkiye ve dünya genelinde, organ bağışı hem etik hem de yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılır ve kişinin rızası temel alınır. Sağlık sorunları nedeniyle organları işlevini yitirmiş kişilere yeni bir yaşam şansı sunan organ bağışı; bir insanın hayatını kurtarmanın, yeni umutlar yeşertmenin ve gülümsemeler armağan etmenin en anlamlı yollarından biridir.Medicana Sağlık Grubu’nun düzenlediği Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumuna, Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Tekin, Medicana Ataşehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş ve Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren bir araya geldi.“Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre var”Toplumun kafasında netleşmeyen kavramlardan birinin beyin ölümü olduğunu belirten Prof. Dr. Sabri Tekin konuyu şu şekilde açıkladı:“Bitkisel hayat ile beyin ölümü arasındaki fark bilinmiyor. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları gerilemiş olabilir ve hasta komada olabilir ancak bu gibi durumlarda beyin ölümü gerçekleşmemiş olmaktadır, beyin bu esnada yaşamaktadır. Günün birinde bitkisel hayatta olan birinin normal yaşantısına dönme ihtimali bulunmaktadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü, beynin geriye dönüşü olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını kaybetmesidir. Beyin ölümü tespiti de bir hekim tarafından yapılır. Tekrarlayan testler ile beynin kan akışının tamamen kesilmiş olduğu, beynin elektriksel aktivitesinin bitirilmiş olduğu ve hiçbir şekilde geri dönüşünün olmayacağı tanısı ile beyin ölümü kabul edilebilir. Beyin ölümünün tanısı konulduktan sonra ne ülkemizde ne dünyada hayata dönen kimse olmamıştır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre vardır. Eğer bu kişinin yakınları hastanın organlarını bağışlayacaksa bu süre içerisinde özel destek tedavileri ile organları yaşatabiliyoruz. Özellikle kalbini ve iç organlarını yaşatabiliyoruz. 48 saatlik süre çok önemli. Yakınlarından onay alınırsa bu süre içerisinde organlar alınarak kullanılabilir.”“Bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmakta”Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalar için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine değinen Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş, “Böbrek yetmezliği olan hastaların bedenine ya canlı vericiden ya da kadavradan böbrek nakli yapılması gerekiyor. Önümüzdeki en önemli sorunlardan birisi uygun donör bularak alınan yeni organın naklinin yapılması sürecidir. Ülkemizdeki problemlerden bir tanesi de dünya ile benzer şekilde dünyada ne kadar milyon bazında böbrek yetmezliği varsa bizde de aynı oranda ihtiyacın bulunmasıdır. Ancak bunun karşılığında yeterince bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmaktadır. İleri evre böbrek yetmezliği tanısı alan ve geri dönülemez bir noktaya gelinmiş hastaların bundan sonraki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için iki yol bulunmaktadır: Ya böbrek nakli operasyonu gerçekleştirimeli ya da hasta yaşamını diyaliz desteğiyle sürdürmeli” şeklinde konuştu.“100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır”Türkiye’de organ bağışında bulunanların oranının yüzde 19 olduğunu belirten Hemşirelik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren, “Beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınlarına organ bağışı yapar mısınız diye sorulduğunda 100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır. Dayanışma ve birlik beraberliğin her fırsatta vurgulandığı bir toplumda, bu oran ne yazık ki kabul edilebilir bir oran değil. Bin 500 değil 15 bin beyin ölümü tespit etsek yine oran aynı kalsa bile şu andakinin çok daha üzerinde organımız olur ve nakilleri gerçekleştirme şansımız olur. Organı almış olmak da tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Organ nakil edildikten sonra tıbbi ekibin, organı ilgili parametlere göre sağ kalımın en uzun olacağı kişide kullanılacak bir modelle gerçekleştirmesi gerekiyor. Kişinin seçiminde bu parametleri dikkate almak önem taşıyor. Kadavra donör havuzu oluşturamadık, tüm dünyada kadavra donör havuzu oluşsa bile yetersiz kalıyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de 25 bin kişi böbrek nakli bekliyor
‘Bir an, bir nefes, bir gülümseme bağışla’ mottosu ile Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumu düzenlendi. Medicana Sağlık Grubu iş birliği ile düzenlenen ve organ bağışı ile ilgili tüm boyutların ele alındığı organizasyonda uzmanlar; Türkiye’de organ bağışı oranının yüzde 19 olduğunu, 25 bin kişinin ise böbrek nakli beklediğini açıkladı.
Türkiye ve dünya genelinde, organ bağışı hem etik hem de yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılır ve kişinin rızası temel alınır. Sağlık sorunları nedeniyle organları işlevini yitirmiş kişilere yeni bir yaşam şansı sunan organ bağışı; bir insanın hayatını kurtarmanın, yeni umutlar yeşertmenin ve gülümsemeler armağan etmenin en anlamlı yollarından biridir.
Medicana Sağlık Grubu’nun düzenlediği Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumuna, Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Tekin, Medicana Ataşehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş ve Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren bir araya geldi.
“Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre var”
Toplumun kafasında netleşmeyen kavramlardan birinin beyin ölümü olduğunu belirten Prof. Dr. Sabri Tekin konuyu şu şekilde açıkladı:
“Bitkisel hayat ile beyin ölümü arasındaki fark bilinmiyor. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları gerilemiş olabilir ve hasta komada olabilir ancak bu gibi durumlarda beyin ölümü gerçekleşmemiş olmaktadır, beyin bu esnada yaşamaktadır. Günün birinde bitkisel hayatta olan birinin normal yaşantısına dönme ihtimali bulunmaktadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü, beynin geriye dönüşü olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını kaybetmesidir. Beyin ölümü tespiti de bir hekim tarafından yapılır. Tekrarlayan testler ile beynin kan akışının tamamen kesilmiş olduğu, beynin elektriksel aktivitesinin bitirilmiş olduğu ve hiçbir şekilde geri dönüşünün olmayacağı tanısı ile beyin ölümü kabul edilebilir. Beyin ölümünün tanısı konulduktan sonra ne ülkemizde ne dünyada hayata dönen kimse olmamıştır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre vardır. Eğer bu kişinin yakınları hastanın organlarını bağışlayacaksa bu süre içerisinde özel destek tedavileri ile organları yaşatabiliyoruz. Özellikle kalbini ve iç organlarını yaşatabiliyoruz. 48 saatlik süre çok önemli. Yakınlarından onay alınırsa bu süre içerisinde organlar alınarak kullanılabilir.”
“Bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmakta”
Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalar için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine değinen Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş, “Böbrek yetmezliği olan hastaların bedenine ya canlı vericiden ya da kadavradan böbrek nakli yapılması gerekiyor. Önümüzdeki en önemli sorunlardan birisi uygun donör bularak alınan yeni organın naklinin yapılması sürecidir. Ülkemizdeki problemlerden bir tanesi de dünya ile benzer şekilde dünyada ne kadar milyon bazında böbrek yetmezliği varsa bizde de aynı oranda ihtiyacın bulunmasıdır. Ancak bunun karşılığında yeterince bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmaktadır. İleri evre böbrek yetmezliği tanısı alan ve geri dönülemez bir noktaya gelinmiş hastaların bundan sonraki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için iki yol bulunmaktadır: Ya böbrek nakli operasyonu gerçekleştirimeli ya da hasta yaşamını diyaliz desteğiyle sürdürmeli” şeklinde konuştu.
“100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır”
Türkiye’de organ bağışında bulunanların oranının yüzde 19 olduğunu belirten Hemşirelik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren, “Beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınlarına organ bağışı yapar mısınız diye sorulduğunda 100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır. Dayanışma ve birlik beraberliğin her fırsatta vurgulandığı bir toplumda, bu oran ne yazık ki kabul edilebilir bir oran değil. Bin 500 değil 15 bin beyin ölümü tespit etsek yine oran aynı kalsa bile şu andakinin çok daha üzerinde organımız olur ve nakilleri gerçekleştirme şansımız olur. Organı almış olmak da tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Organ nakil edildikten sonra tıbbi ekibin, organı ilgili parametlere göre sağ kalımın en uzun olacağı kişide kullanılacak bir modelle gerçekleştirmesi gerekiyor. Kişinin seçiminde bu parametleri dikkate almak önem taşıyor. Kadavra donör havuzu oluşturamadık, tüm dünyada kadavra donör havuzu oluşsa bile yetersiz kalıyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye ve dünya genelinde, organ bağışı hem etik hem de yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılır ve kişinin rızası temel alınır. Sağlık sorunları nedeniyle organları işlevini yitirmiş kişilere yeni bir yaşam şansı sunan organ bağışı; bir insanın hayatını kurtarmanın, yeni umutlar yeşertmenin ve gülümsemeler armağan etmenin en anlamlı yollarından biridir.
Medicana Sağlık Grubu’nun düzenlediği Organ Bağışı Farkındalık Sempozyumuna, Medicana International İstanbul Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Sabri Tekin, Medicana Ataşehir Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş ve Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren bir araya geldi.
“Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre var”
Toplumun kafasında netleşmeyen kavramlardan birinin beyin ölümü olduğunu belirten Prof. Dr. Sabri Tekin konuyu şu şekilde açıkladı:
“Bitkisel hayat ile beyin ölümü arasındaki fark bilinmiyor. Bitkisel hayatta beyin fonksiyonları gerilemiş olabilir ve hasta komada olabilir ancak bu gibi durumlarda beyin ölümü gerçekleşmemiş olmaktadır, beyin bu esnada yaşamaktadır. Günün birinde bitkisel hayatta olan birinin normal yaşantısına dönme ihtimali bulunmaktadır. Beyin ölümünde ise böyle bir durum söz konusu değildir. Beyin ölümü, beynin geriye dönüşü olmayacak şekilde bütün fonksiyonlarını kaybetmesidir. Beyin ölümü tespiti de bir hekim tarafından yapılır. Tekrarlayan testler ile beynin kan akışının tamamen kesilmiş olduğu, beynin elektriksel aktivitesinin bitirilmiş olduğu ve hiçbir şekilde geri dönüşünün olmayacağı tanısı ile beyin ölümü kabul edilebilir. Beyin ölümünün tanısı konulduktan sonra ne ülkemizde ne dünyada hayata dönen kimse olmamıştır. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra 48-72 saatlik kritik bir süre vardır. Eğer bu kişinin yakınları hastanın organlarını bağışlayacaksa bu süre içerisinde özel destek tedavileri ile organları yaşatabiliyoruz. Özellikle kalbini ve iç organlarını yaşatabiliyoruz. 48 saatlik süre çok önemli. Yakınlarından onay alınırsa bu süre içerisinde organlar alınarak kullanılabilir.”
“Bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmakta”
Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalar için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine değinen Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Avşin İbiş, “Böbrek yetmezliği olan hastaların bedenine ya canlı vericiden ya da kadavradan böbrek nakli yapılması gerekiyor. Önümüzdeki en önemli sorunlardan birisi uygun donör bularak alınan yeni organın naklinin yapılması sürecidir. Ülkemizdeki problemlerden bir tanesi de dünya ile benzer şekilde dünyada ne kadar milyon bazında böbrek yetmezliği varsa bizde de aynı oranda ihtiyacın bulunmasıdır. Ancak bunun karşılığında yeterince bağış olmadığı için kronik böbrek yetmezliği olan ve organ nakli bekleyen hastalar bulunmaktadır. İleri evre böbrek yetmezliği tanısı alan ve geri dönülemez bir noktaya gelinmiş hastaların bundan sonraki yaşamlarını devam ettirebilmeleri için iki yol bulunmaktadır: Ya böbrek nakli operasyonu gerçekleştirimeli ya da hasta yaşamını diyaliz desteğiyle sürdürmeli” şeklinde konuştu.
“100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır”
Türkiye’de organ bağışında bulunanların oranının yüzde 19 olduğunu belirten Hemşirelik Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Arzu Kader Harmancı Seren, “Beyin ölümü gerçekleşen hastaların yakınlarına organ bağışı yapar mısınız diye sorulduğunda 100 kişiden 19’u bağış yapmaktadır. Dayanışma ve birlik beraberliğin her fırsatta vurgulandığı bir toplumda, bu oran ne yazık ki kabul edilebilir bir oran değil. Bin 500 değil 15 bin beyin ölümü tespit etsek yine oran aynı kalsa bile şu andakinin çok daha üzerinde organımız olur ve nakilleri gerçekleştirme şansımız olur. Organı almış olmak da tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Organ nakil edildikten sonra tıbbi ekibin, organı ilgili parametlere göre sağ kalımın en uzun olacağı kişide kullanılacak bir modelle gerçekleştirmesi gerekiyor. Kişinin seçiminde bu parametleri dikkate almak önem taşıyor. Kadavra donör havuzu oluşturamadık, tüm dünyada kadavra donör havuzu oluşsa bile yetersiz kalıyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul HABERİ
www.ehaber.tv.tr
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.