Hz. Ömer'in Adalet ve Merhameti: Bebeklere Maaş Bağlamanın Anlamı
Bu yazıda, İslam iktisadı açısından Hz. Ömer'in (ra) bebeklere maaş bağlama uygulamasını inceleyeceğiz. Hz. Ömer'in, İslam’ın adalet ve merhamet ilkelerini nasıl özümseyip hayatına yansıttığını; sadece bir lider olarak değil, aynı zamanda bir insan olarak nasıl örnek teşkil ettiğini anlamaya çalışacağız. Onun, bebeklere maaş bağlama kararı, sıradan bir idari karar olmaktan öte, insanlığa olan sevgisi ve merhametiyle birleşen adalet anlayışının en güzel örneklerinden biridir. Bu yazıda, Hz. Ömer'in iktisadi açısından bu uygulamasının arka planını ve günümüz yöneticilerine ilham olabilecek yönlerini ele alacağız.
Halifeliğe gelen Hz. Ömer hem adaleti hem de sorgulanabilir bir yöntemi kendi devrinde bariz bir şekilde göstermiştir. Bütün bu hasletlerin İslam’ın içinde külliyen bulunan rahmani terbiyenin cüzlerinden olduğunu söylememiz şarttır. Çünkü, Ömer'in İslam’a girmeden cahili sistem içindeki hayatı ile, İslam ile müşerref olduktan sonraki hayatı arasındaki büyük uçurumlar olduğunu her bir araştırmacı rahatlıkla görebilir.
Eski Ömer'in gaddar ve çok kibirli bir insan olduğu sahih kaynaklarımızda belirtilmektedir. İslam ile tanışan Ömer ise adaletle özdeşleşti. Ömer, sadece görevi gereği ve yetki alanı içinde sorumluluk alan bir mümessil değildir. Çünkü o koca insan, İslam’a girdiğinde bunu bir kimlik tensibi üzerinden bir okuma ile Ömer'i tam manasıyla tarife yetmez.
Hz. Ömer (ra) vücudiyetini vücubiyette kurban eden ender liderlerden biridir. O sadece tarihe dahi biri olarak ismini yazdırmakla yetinmemiştir. O, adaletle ruhunu mecz eden ve dolayısıyla adalete merhameti içirerek muhtacın yardımına koşmayı gece uykularına yediren müstesna amirlerden biri olmuştur. Kimisince tahsiniyattan olan bazı hasenatı, o kendi nefsine bir yükümlülük tasavvuru içinde vazife bilmiştir.
Tek başına merhamet, bazen insan tasavvuru içinde zamanla pasifliğe evrilebilir. Siz onun yanına adaleti aldığınızda işte o zaman bir toplumsal düzen sağlayabilirsiniz. Mefhumu muhalifi olan, merhametsiz bir adalet ise her an sahibini insani hassasında aldığı görev alanı içine hapsederek yanıltabilir. İşte Hz. Ömer (ra) anlamada bu iki büyük hasse-i insaniyeyi yan yana getirmeden Ömer'i anlamak mümkün değildir.
İşte tam da bu anlamda Hz. Ömer herkesin yattığı bir saatte o Medine sokaklarında dolaşıp yardıma muhtaç birileri olabilir diyerek divane gibi sokakları gezer. Hz. Eslem (ra) anlatır: "Geceleyin Emirel mümininle gece geç saatlerde Medine’de geziyorduk. Bir evden çocuk ağlama sesi duyuldu. Biz duyduk ama bir şey yapmadık. Dönüşte aynı yerden geçtiğimizde çocuğun halen ağladığını duyunca, Hz. Ömer (ra) bastonuyla kapıyı çalarak annesine bu çocuğu uyutmayı tavsiye etti. Kadın kim olduğunu bilmeden dedi ki; “Ömer sütten kesilen çocuklara maaş bağlamıştır. Ben de ona verilecek maaştan yararlanmak için onu sütten kesilsin diye süt vermediğim için o da habire ağlıyor.”
Hz. Ömer o kadına “sen çocuğuna sütü ver. Ömer sabahleyin süt emen çocuklara da maaş bağlayarak, halife yarın bu hatasını düzeltecektir” der. Burada Hz. Ömer’in (ra) sadece adaletle hükmetseydi belki kadını cezalandırmaya gidebilirdi. Ama, onun adalete yedirdiği merhamet hatayı kadına değil, kendinden bilerek “halife sabahleyin bu hatasından dönecektir” diyerek hatayı kendine yüklemiştir. Ve kadına kim olduğunu bile söylememiştir. Bu olayı siyasal tasavvuru ve iktisadi zihin dünyamızda tahayyül ettiğimizde, bir daha siyaset ve iktisadın ne kadar iç içe olduğunu görebiliriz. Bütün bunları dini mubini İslam’a dayandırmadan da taşlar tam yerine oturmuş olmuyor.
Devlet başkanlığının keyif ve zevk çatma makamı olarak bilindiği bir zaman dilimi içinde Hz. Ömer mesai saatini düşünmeden geceleri dahi çoğu zaman gündüz ulaşamadıklarının yardımına geceleyin ulaşmaya çalışmıştır. O gün için olduğu gibi, günümüz yöneticilerine sorumluluk ahlakında örnek bir liderdir. Hiçbir amirin aklından bile geçmeyeni o gün çocuk yaştaki insana maaş bağlayacak radikal kararlar almıştır.
Hz. Ömer bütün bunları babasından mirasen tevarüs yoluyla almamıştır. Vahyi ilahinin insana kazandırdığı üstün insani nitelikten bir çok insandan daha fazla nasibini alabilmiştir. Bu anlamda her adil yönetici bir insan Ömer'e, Ömer de İslam'a borçludur.