مروا اولادكمبالصلاة وهم ابناءسبع واضربوهم عليها وهم ابناء عشروفرقوابينهم في المضاجع (Ebu Davud Salat babı/25; Tirmizi Salat/299) Bu hadisi şerif üzerinden bugün Müslüman babalar olarak yedi ve on yaşlarına gelip namaz kılmayan çocukların dövülüp, dövülmediğini anlamaya çalışalım: Cezalı olanın dövülmesini öngören naslardaki “ضرب” fiilinin daraltılmış anlam arayışı içinde değil de, her nasın ictimai/sosyolojik boyutuyla kendi bağlamında anlamayalıyız. Başta evlat ve kadın olmak üzere suçlu olan insanın “Darabe” fiili “Ala” harfi cerle beraber taşıdığı muhtemel mana üzerinden bu hadis'e farklı bakmamızı gerektirmez. Bu ilahi dinin çocuk, kadın ve insan ilişkisini iyi ve doğru anlamak dinimizin temel esasıdır. Dinimizde, insanın huzuru ve iradesinin özgürlüğü çok önemlidir. Yine bu dinin hayata bakan yönü sevgidir. Bu sevgide önce Allah sevgisi sonra insan sevgisi gelir. Dinimiz, huzurlu ve mutlu bir toplum hayatını vadeder. Genelin menfaati için şahsın kişisel özgürlüğü kısıtlanamaz. Fakat şahsi tercihler toplumun huzur ve saadetini ifşada yönelik olursa buna da müsade etmez. O her yönüyle bir denge dinidir. Her hadis kendi şartlarında değelendirilir. 1=  Tüm nasın manası kendi bağlamından çıkırılır. 2=  Hadis hasendir. Hadisler Resul-i Ekrem’in sav vefatından sonra sahih ve sakim/zayıf diye iki kısma ayrılırdı. Daha sonra ilk kez Hatemi (308-388) tarafından sahih, sakim ve hasen diye üçe çıkarıldı. Hasen; Kaynağı belli, ricalı şöhret bulan, hadislerin en çok kalabalık kısmını oluşturur. Ulemanın çoğu tarafından kabul gören ve fukahanın geneli tarafından da amel edilen hadislerdir. 3=  Hadislerin manası bablarına göredir. İbnü’l-Kettan el-Mağribi Hasen li gayrihi hadisin sadece amellerinin fazileti konusunda delil olabileceğini söyler. Hadis ulemasının kahir ekseriyeti onu namaz babında zikretmiştir. 4= İslam fakih ve muhaddisleri hadisteki “ضرب” fiiline yükledikleri mana, Şafiiler dahil tediben dövme manası vermişler. İslam hukuku, caydırıcı olsun diye bir yandan cezayı belirlerken, diğer yandan o cezaya giden yola çok engel koyar. Mesela zina ve hırsızlık gibi cezaların tespiti için bir sürü şartlar konulmuş olup, biri eksikse ceza uygulanamaz. Örneğin; hırsızın elinin kesilmesini gerekli kılan şartların sayısı, enaz 24 olarak kabul edilmiştir. 5= İlim, anın vacibine göre değerlendirilir. 6=  Naslar inci gibidir. Gönümüze taşırken yol kazasına uğratılmamalı. 7=  İslami hukuk, ahlak ve kültürünün tam kalplere hakim olduğu bir zamanda verilen bir hükmü, cahili bir sistemde, dinin ve ahlakın yasak edildiği bir ortamda aynı değer üzerinden tartışmak bir miyop körlüğüdür. 8=  İslamda cezalar, insan onurunu muhafazası içindir. Cezalar faile değil, fiile matuf olup o fiili engellemeye yöneliktir. Bu manada zina edildiğine en az dört kişinin alenen görmesi şarttır. Bu sayı üçe düşerse bunu ilan edemezler. Bu üç kişi mahkemeye baş vursa üçüne de kazif cezası verilir. İslam tarihi boyunca zinadan recmedenlerin sayısı AB ve ABD’de bir aylık uyuşturucu ve fuhuştan ölen ve öldürülenlerin zekatı kadar değildir. 9= İslam hukukunda İslam’ın hakim olduğu bir yerde bile suça giden yol ve sebepleri ortadan kaldırmadan suçluya ceza verilemez. İslam’ın hakim olmadığı yerlerde haram işleyen insan ahirette suçlu olsa da dünyevi olarak cezalandırılamaz. Çünkü o suç yasak edilmemiştir. 10=  Hakim olmayan islam hukukunun sadece ceza konularını göndemleştirmek, akıl, vicdan ve iyi niyetle tarif edilemez. 11= Dinimiz, kişinin cezalandırmasına değil hidayetine çalışır. 12=  Namazın toplum düzenine bakan bir yönü vardır. Namazı kişisel bir tembellikten kılmamak ile, namazla dizayn edilmiş bir toplum düzenine isyan edip, asiliği empoze etmek ayrı şeylerdir. Toplumda bir isyan ve kaos çıkarmaya maruf hiç bir suç, hiçbir hukuk sisteminde karşılıksız bırakılamaz...