Mehmet Yaşar GENÇ
Köşe Yazarı
Mehmet Yaşar GENÇ
 

Sözün Hasadı (17 )

“Hayat bir mekteptir, oku ve düşün..Doğru ipliğinden dokunsun düşün.”   Türk Gençliği nasıl olmalıdır?   Her insan, yaratılış fıtratı gereği dünyaya gelmektedir. Bu ise; çocukluk dönemi, ergenlik dönemi, genç yetişkinlik dönemi, olgunluk, orta yaş ve ardından gelen ihtiyarlık dönemi ile hayat noktalanır. Bu evrelerden en önemli olanı ise insanın gençlik dönemidir. Kanın hızlı aktığı, gücün kuvvetin yerinde olduğu bir dönemdir ki aynı zamanda günah işlemeye de meylin çok olduğu bir evredir.   Gençlik dönemi ayrıca enerjinin, aksiyonun, verimliliğin doruğa çıktığı, topluma ve fertlere faydalı olmanın, dünya ve ahiret için çalışmanın mümkün olduğu en verimli çağdır. Gençliğimizi İslam’ın bütün güzellikleri ile yoğurarak, milli ve manevi gâye ve bilinç ile yetiştirmek zorundayız.   Ne için yaşadığını bilen, vatanına, milletine faydalı, bilinçli nesiller ancak bu sayede olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.s) de hayatın gençlik dönemine işaret ederek: “Yaşlılık gelmeden gençliğinizin kıymetini bilin” tavsiyesinde bulunmuş ve gençliğe verilen önemi vurgulamıştır.   Bu sebeple gençliğin değeri bilinmeli ve yaratılış gayesine de uygun olarak yaşanmalıdır. Gençlik, Allah’ın emirlerine uygun geçerse, o insanın dünya ve ahireti de mutlu ve huzurlu olacaktır. Türk genci, imânlı, ihlâslı ve vakar sahibi olmalıdır.   İmân, her Müslümanın en öncelikle sahip olması gereken bir manevi özelliğidir. Müslümanın dünyada ki en önemli varlığı ve tutunduğu manevi zırhı, onun imânıdır. Çünkü bir insan, dünyada ve ahirette huzur ve mutluluğa ancak ve ancak imân mektebinde okuyup ondan hakkıyla dersini alarak kavuşabilecektir.   İhlâs ve samimiyet ise imânın birer şubeleridir. Adeta olmazsa olmazlarıdır. Müslüman vakar sahibi olmalıdır. Vakar ise, ağırbaşlılık da dediğimiz, insanın fiili vücut hareketleridir. Böyle davranan insanlar, toplumumuzda daha bir hürmet görür ve o toplumun en gözde insanları olurlar. Bir insanın vakarı yüksek ve şerefli de olursa, çevresi ondan olumlu olarak etkilenecektir. Türk gencine yakışan ise tam da budur.   Türk genci, nefsâni arzulara uyan, kendini beğenmiş ve bilgiçlik taslayan olmamalıdır. Yukarıda saydığım fiilleri işleyen insanlar, bulundukları ortama fayda değil zarar verenlerdir.   Nefsini dizginleyen, ona uymayan gençlerimize selam olsun!   Yaşamış olduğumuz toplumlarda arkadaş seçimi bir hayli önem arz etmektedir. Bunu aziz atalarımız ne de güzel ifade etmişlerdir:   “Üzüm üzüme baka baka kararır.”   Kendini beğenen ve bilgiçlik taslayan insan, karşısındakini hor görür; hoş görmez, yersiz davranır ve hiç umulmadık yerlerde onu küçük düşürebilir. Aslında her şeyi bilen hiçbir şeyi bilmiyor demektir. Böyle uçuk kaçık tiplerden de uzak durulması gerekmektedir. Elbette ki bilgiye en doğru şekilde ulaşmak bizim için bir hedef bir vuslat olmalıdır. Bunun için birçok mekanizma günümüzde mevcuttur.   Türk genci, konuşma adabını bilen, güven sahibi ve yalancı olmamalıdır. Bir toplumda veyahut bir millet de “velev ki aile ortamı bile olsa” konuşulan bir konu hakkında izinsiz asla söze girilmemelidir.   Konu dışında konuşmak da bu minvaldedir. Eğer söyleyecek bir sözümüz var ise önce o topluluktan izin istemeliyiz. Verildiğinde ise edebi ölçüde yani yüksek tonda olmadan kendimizi ifade edebilmeliyiz.   Bir de o ortamda her söylenen söz doğruda olmayabilir. Karşı taraftan gelebilecek düzeltmelere açık olmalı veya karşı tarafı sözümüzün doğruluğu konusunda ikna edebilmeliyiz. Bunu başarabilmek ise çokça okuyarak kendimizi geliştirmekten geçmektedir.   Güven sahibi olmak, eminlik sıfatını omuzlarımızda taşımaya ahdetmek demektir. O ise peygamberi bir davranış biçimidir. Günümüzde bu güzel ve anlamlı davranışa ne kadar da ihtiyacımız var değil mi? Çünkü dünyamızın kötülük şebekesi olan birçok şarlatan, insanlarımızın bu nazik ve hissi olan duygusunu hiçe saymış ve zedelemiştir.   Bu konuda toplumumuzun güven temeli bir hayli sarsılmış durumdadır. Bu olumsuzluğu düzeltmek bizlerin elindedir. Muhammedi davranışa omuz vermek tek çaremizdir. O da Kur’an ve Sünnete sımsıkı sarılmaktan geçmektedir.   Yalanın binası olur mu? Olmaz. Çok can acıtıcı, insanları yanlışa sevk edebilen bir davranış şekli olan bu yanlış durum, yaşandığı toplumda büyük bir itibar kaybına sebep olmaktadır. Kişiler artık kimseye güvenemez hale gelebilmektedirler.   Şairin de dediği gibi:   “Hayat bir mekteptir, oku ve düşün Doğru ipliğinden dokunsun düşün.”   Ey gençler!..Hayatınızı doğrunun ipliği ile örünüz.!   Türk genci, cesur, vatana ve milletine sadakâtli ayrıca prensip sahibi olmalıdır. Adeta “tuttuğunu koparan” cesaret sahibi ve sadık olan gençlerimize selam olsun!   Gerçek cesaret ise öncelikle nefsi yenebilmektir. Nefsini alt edebilen insan, dünyanın kötülüklerine tek başına dahi kalsa meydan okuyabilir. İşte bunu başarabilen gençler, vatanımızın göklerini yıkılmaktan koruyan adeta ayakta tutan direkleri gibidirler.   Gevşeklik nasıl ki bedene zararlıysa, vatana ve millete de o derece faydasızdır. Ey gençler! Vatanınıza ve milletinize sadık olun ki; yattığınızda toprak sizi bağrına basabilsin. İnanıyoruz ki bu necip milletin mayası sağlamdır. Geleceğin gençleri de aynı sağlam yapıda olacaktır. Eğitimimizde onları yanlışa sevk eden bütün yolların, yönlerin kapatılması, büyüklerimizden tez zamanda dileğimizdir.   Prensip sahibi olunarak önümüzü, yönümüzü görebilir, geleceğimize sağlam adımlarla yürüyebiliriz. Prensipli olmak, vakti zayi etmemektir. Besmelesiz ve prensipsiz olan her iş akamete uğramakta gecikmeyecektir. Bu ise bizlerin canını yakar durur. Türk genci, hayır ve iyilik sahibi, şefkat ve merhametli ayrıca güler yüzlü olmalıdır. Yapılan her hayır ve iyilik, yapan o insanın hem dünya hem ahiretini mamur edecektir. Yapılan iyilik asla yapılan kişiye veya başkalarına yüze vurulmamalı, söylenmemelidir. “Bir elin verdiğini diğeri duymamalıdır” düsturu hayatta bizim şiarımız olmalıdır.   Aleni ve başa kalkılarak yapılan iyilik iyilik olmaktan çıkar ve o insanlara uygulanan bir eziyete, zulüme dönüşür. Bundan kaçınmak, iyilik sahipleri için elzem ve insanidir.   Böyle sakıncalı davranışlarımız var ise; yoktur inşallah. Eğer var ise onu şefkat ve merhamet merhemine bulayarak tedavi edebiliriz.   Atalarımız ne güzel demişlerdir:   “El uzatınız. Uzattığınız her el bir gün size dönecek olan eldir.”   Güleç yüzlülük ise kalbinde şefkat ve merhamet yeşeren insanların yüzünün dışa yansıyan hâlleridir. Böyle olan kimseler toplumda çokça sevilirler. Bunun tam tersi olan, soğuk benizli, “tam ifadeyle” sevecen olmayan simalardan ise toplum hep uzak durmuştur.   Genç kardeşim!   Yukarıda belirtmiş olduğum insani ve rahmanı olan bütün davranış biçimleri, senin için birer edep yüküdür. Bilesin!   Bu öğütleri omuzlarında taşırken asla yolundan şaşmayasın. Bu güzellik kemerini beline kuşan ki toplumun huzuruna yansıması olsun. Çünkü sen bu kâdim vatanın hem ziyneti hem de güzellikleri ile bezenmiş süsüsün.   Genç kardeşim!   Vatanın bekası için bu ziynetlerini boş ve can sıkıcı uğraşlarla heba etmeyesin. Hepinize esenlik diliyorum.   Mehmet Yaşar Genç
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2022 - Pazartesi

Sözün Hasadı (17 )

Hayat bir mekteptir, oku ve düşün..Doğru ipliğinden dokunsun düşün.
 
Türk Gençliği nasıl olmalıdır?
 
Her insan, yaratılış fıtratı gereği dünyaya gelmektedir. Bu ise; çocukluk dönemi, ergenlik dönemi, genç yetişkinlik dönemi, olgunluk, orta yaş ve ardından gelen ihtiyarlık dönemi ile hayat noktalanır.
Bu evrelerden en önemli olanı ise insanın gençlik dönemidir. Kanın hızlı aktığı, gücün kuvvetin yerinde olduğu bir dönemdir ki aynı zamanda günah işlemeye de meylin çok olduğu bir evredir.
 
Gençlik dönemi ayrıca enerjinin, aksiyonun, verimliliğin doruğa çıktığı, topluma ve fertlere faydalı olmanın, dünya ve ahiret için çalışmanın mümkün olduğu en verimli çağdır.
Gençliğimizi İslam’ın bütün güzellikleri ile yoğurarak, milli ve manevi gâye ve bilinç ile yetiştirmek zorundayız.
 
Ne için yaşadığını bilen, vatanına, milletine faydalı, bilinçli nesiller ancak bu sayede olacaktır.
Hz. Peygamber (s.a.s) de hayatın gençlik dönemine işaret ederek:
Yaşlılık gelmeden gençliğinizin kıymetini bilin” tavsiyesinde bulunmuş ve gençliğe verilen önemi vurgulamıştır.
 
Bu sebeple gençliğin değeri bilinmeli ve yaratılış gayesine de uygun olarak yaşanmalıdır.
Gençlik, Allah’ın emirlerine uygun geçerse, o insanın dünya ve ahireti de mutlu ve huzurlu olacaktır.
Türk genci, imânlı, ihlâslı ve vakar sahibi olmalıdır.
 
İmân, her Müslümanın en öncelikle sahip olması gereken bir manevi özelliğidir.
Müslümanın dünyada ki en önemli varlığı ve tutunduğu manevi zırhı, onun imânıdır.
Çünkü bir insan, dünyada ve ahirette huzur ve mutluluğa ancak ve ancak imân mektebinde okuyup ondan hakkıyla dersini alarak kavuşabilecektir.
 
İhlâs ve samimiyet ise imânın birer şubeleridir. Adeta olmazsa olmazlarıdır.
Müslüman vakar sahibi olmalıdır. Vakar ise, ağırbaşlılık da dediğimiz, insanın fiili vücut hareketleridir.
Böyle davranan insanlar, toplumumuzda daha bir hürmet görür ve o toplumun en gözde insanları olurlar.
Bir insanın vakarı yüksek ve şerefli de olursa, çevresi ondan olumlu olarak etkilenecektir.
Türk gencine yakışan ise tam da budur.
 
Türk genci, nefsâni arzulara uyan, kendini beğenmiş ve bilgiçlik taslayan olmamalıdır.
Yukarıda saydığım fiilleri işleyen insanlar, bulundukları ortama fayda değil zarar verenlerdir.
 
Nefsini dizginleyen, ona uymayan gençlerimize selam olsun!
 
Yaşamış olduğumuz toplumlarda arkadaş seçimi bir hayli önem arz etmektedir. Bunu aziz atalarımız ne de güzel ifade etmişlerdir:
 
Üzüm üzüme baka baka kararır.
 
Kendini beğenen ve bilgiçlik taslayan insan, karşısındakini hor görür; hoş görmez, yersiz davranır ve hiç umulmadık yerlerde onu küçük düşürebilir.
Aslında her şeyi bilen hiçbir şeyi bilmiyor demektir.
Böyle uçuk kaçık tiplerden de uzak durulması gerekmektedir.
Elbette ki bilgiye en doğru şekilde ulaşmak bizim için bir hedef bir vuslat olmalıdır. Bunun için birçok mekanizma günümüzde mevcuttur.
 
Türk genci, konuşma adabını bilen, güven sahibi ve yalancı olmamalıdır.
Bir toplumda veyahut bir millet de “velev ki aile ortamı bile olsa” konuşulan bir konu hakkında izinsiz asla söze girilmemelidir.
 
Konu dışında konuşmak da bu minvaldedir. Eğer söyleyecek bir sözümüz var ise önce o topluluktan izin istemeliyiz. Verildiğinde ise edebi ölçüde yani yüksek tonda olmadan kendimizi ifade edebilmeliyiz.
 
Bir de o ortamda her söylenen söz doğruda olmayabilir. Karşı taraftan gelebilecek düzeltmelere açık olmalı veya karşı tarafı sözümüzün doğruluğu konusunda ikna edebilmeliyiz. Bunu başarabilmek ise çokça okuyarak kendimizi geliştirmekten geçmektedir.
 
Güven sahibi olmak, eminlik sıfatını omuzlarımızda taşımaya ahdetmek demektir. O ise peygamberi bir davranış biçimidir. Günümüzde bu güzel ve anlamlı davranışa ne kadar da ihtiyacımız var değil mi?
Çünkü dünyamızın kötülük şebekesi olan birçok şarlatan, insanlarımızın bu nazik ve hissi olan duygusunu hiçe saymış ve zedelemiştir.
 
Bu konuda toplumumuzun güven temeli bir hayli sarsılmış durumdadır.
Bu olumsuzluğu düzeltmek bizlerin elindedir.
Muhammedi davranışa omuz vermek tek çaremizdir. O da Kur’an ve Sünnete sımsıkı sarılmaktan geçmektedir.
 
Yalanın binası olur mu? Olmaz.
Çok can acıtıcı, insanları yanlışa sevk edebilen bir davranış şekli olan bu yanlış durum, yaşandığı toplumda büyük bir itibar kaybına sebep olmaktadır.
Kişiler artık kimseye güvenemez hale gelebilmektedirler.
 
Şairin de dediği gibi:
 
Hayat bir mekteptir, oku ve düşün
Doğru ipliğinden dokunsun düşün.
 
Ey gençler!..Hayatınızı doğrunun ipliği ile örünüz.!
 
Türk genci, cesur, vatana ve milletine sadakâtli ayrıca prensip sahibi olmalıdır.
Adeta “tuttuğunu koparan” cesaret sahibi ve sadık olan gençlerimize selam olsun!
 
Gerçek cesaret ise öncelikle nefsi yenebilmektir. Nefsini alt edebilen insan, dünyanın kötülüklerine tek başına dahi kalsa meydan okuyabilir. İşte bunu başarabilen gençler, vatanımızın göklerini yıkılmaktan koruyan adeta ayakta tutan direkleri gibidirler.
 
Gevşeklik nasıl ki bedene zararlıysa, vatana ve millete de o derece faydasızdır.
Ey gençler! Vatanınıza ve milletinize sadık olun ki; yattığınızda toprak sizi bağrına basabilsin. İnanıyoruz ki bu necip milletin mayası sağlamdır. Geleceğin gençleri de aynı sağlam yapıda olacaktır.
Eğitimimizde onları yanlışa sevk eden bütün yolların, yönlerin kapatılması, büyüklerimizden tez zamanda dileğimizdir.
 
Prensip sahibi olunarak önümüzü, yönümüzü görebilir, geleceğimize sağlam adımlarla yürüyebiliriz.
Prensipli olmak, vakti zayi etmemektir.
Besmelesiz ve prensipsiz olan her iş akamete uğramakta gecikmeyecektir. Bu ise bizlerin canını yakar durur.
Türk genci, hayır ve iyilik sahibi, şefkat ve merhametli ayrıca güler yüzlü olmalıdır.
Yapılan her hayır ve iyilik, yapan o insanın hem dünya hem ahiretini mamur edecektir. Yapılan iyilik asla yapılan kişiye veya başkalarına yüze vurulmamalı, söylenmemelidir. “Bir elin verdiğini diğeri duymamalıdır” düsturu hayatta bizim şiarımız olmalıdır.
 
Aleni ve başa kalkılarak yapılan iyilik iyilik olmaktan çıkar ve o insanlara uygulanan bir eziyete, zulüme dönüşür.
Bundan kaçınmak, iyilik sahipleri için elzem ve insanidir.
 
Böyle sakıncalı davranışlarımız var ise; yoktur inşallah. Eğer var ise onu şefkat ve merhamet merhemine bulayarak tedavi edebiliriz.
 
Atalarımız ne güzel demişlerdir:
 
El uzatınız. Uzattığınız her el bir gün size dönecek olan eldir.
 
Güleç yüzlülük ise kalbinde şefkat ve merhamet yeşeren insanların yüzünün dışa yansıyan hâlleridir. Böyle olan kimseler toplumda çokça sevilirler. Bunun tam tersi olan, soğuk benizli, “tam ifadeyle” sevecen olmayan simalardan ise toplum hep uzak durmuştur.
 
Genç kardeşim!
 
Yukarıda belirtmiş olduğum insani ve rahmanı olan bütün davranış biçimleri, senin için birer edep yüküdür. Bilesin!
 
Bu öğütleri omuzlarında taşırken asla yolundan şaşmayasın.
Bu güzellik kemerini beline kuşan ki toplumun huzuruna yansıması olsun.
Çünkü sen bu kâdim vatanın hem ziyneti hem de güzellikleri ile bezenmiş süsüsün.
 
Genç kardeşim!
 
Vatanın bekası için bu ziynetlerini boş ve can sıkıcı uğraşlarla heba etmeyesin.
Hepinize esenlik diliyorum.
 
Mehmet Yaşar Genç
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ehaber.tv.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.