Hep düşünmüşümdür...
Evren’i anlamak için giriştiğimiz çabalar sonucunda keşfettiğimiz temel doğa yasaları gibi insanın da hayatında kendi yaşamını idame ettirirken çoğunlukla da farkında olmadan ,eylem ve faaliyetlerinin tabi olduğu kuralları var mıdır ?
Fizik matematik kimya biyoloji gibi temel bilimlerin incelediği doğa ve evren yasalarını keşfederken, yukarda bahsettiğim sorunun cevabını verebilecek özel bir bilim dalının olmadığını biliyorum. Belki faydalanabileceğimiz birçok bilim var ise de parçalamadan bir ve bütün olarak sorunun cevabını öncelikle kavrayışımızdaki bütünlükte, çeşitlilikte ve özgünlükte aramalıyız.
Hepimiz hayatta bir takım uğraşlar içindeyiz. Her faaliyetin de kendine özgü bir takım gerekleri ve ilişki modelleri var. Bu ilişki modelleri yaşam tarzımızın ve dünya görüşümüzün gereklerine göre bir çok genel, özel, resmî, gayri resmi olmak üzere birçok sistemsel ve döngüsel özelliklere sahip.
Çok değişik rollerle ve kimliklerle yola çıktığımız yaşam yolculuğumuz parçalanmışlıklarla ve kimlik bunalımlarıyla neticelenmekte.
Bu tür sistemsel ve tekrarlanan hatalar bizi tasarım kavramı üzerine daha çok odaklanmamız gerektiğini gösteriyor. Tasarım sorunları uyumsuzluk ve denge problemlerine bu Çatışmalarave
bizi daha çok parçalamaya götürüyor.
Hayatımız anlamsızlaşan ve değersizleşen bir hayatın piyonlarına dönüşrürüyor. Hepimizi ve ömür denilen en büyük nimeti yok ediyoruz. Yine bu yok edişin de belki bir yasa olarak kararsız düzeyden kararlı yapısal ve adı konmamış bir sisteme ve döngüye evrildiğini de görüyoruz. Ama bunun bir akışın ritmini ve akış dinamiğini bozduğuna da şahit oluyoruz.
Optimizasyonu sağlayıcı değer zinciri kümeleri hem akışı hem de Sistemi kurgulamada özgün bir katkısı olabilir düşüncesindeyim.Yeni bir zaman ve mekan algısı ve kavrayışı Nöro bilimin önemini, ve Nöro sinemanın kullanım biçiminin daha stratejik bir nitelik kazanabileceğini gösteriyor.
Birbirinden çok farklı bu döngüsel çevrimlerin zaman zaman birbirini bütünlemesi yanında birbirini baskıladığını ve birbirlerinin akışlarını kestiğini de biliyoruz.
Belli bir zaman ve mekan ilişkisi içinde ekonomik, sosyal, ticari, bilimsel, hukuki, akademik, yönetsel birçok sistemin içinde uyum içinde yaşama çabasında isek te aslında bu sistemlerin ve çevrimlerin hepsi aslında insanın mutlu, güvenli, üretken, sağlıklı, huzurlu yaşaması için kağıt üzerinde tasarlanmış ve resmî dokümanlara hukuk normları zemininde yansıtılmış algoritmalar.
Her ülkenin kendine özgü kültürel sosyal ahlaki özellikleri de genel kabul görmüş evrensel felsefi değerler çerçevesinde birbirine saygı esasında uluslararası ilişkiler alanının konusunu oluşturmuş durumda.Bu da küresel üst sistemlerin oluşturduğu eko sistemler. Ama insanın varlık sebebi üzerinden yeni bir kavrayış zeminine ahlaki felsefi duruşa bütün örgütlenme biçimlerini bir ve bütünde buluşturacağımız rezonansa taşımamız gereken bir alana ihtiyacımız olacak.
Kendi varlık sebebinden temellenemediği İçin her sistem özünden amacından kopan bir rutine dönüşüyor zamanla. Bu yeni bir sistemin kurulma ihtiyacının da gerekmesi aslında.
Dünyamız da bu arayışta ve bir karmaşaya teslim olmuş gibi kurtarıcı beklemekteyiz insanlık olarak..
Her sorunu dışsallaştırma daha da sorunlu yapılar üretiyor.
İnsan sorunların asli üreticisi olarak özüyle temas etmeli ve içsel yolculuğuna biran önce başlamalı.
Esas sorunumuz gittikçe karmaşıklaşan yaşam biçimimizin içsel bakışımızdaki parçalanmışlıklarımızı daha da artırması ve bir kısır döngüye dönüşerek çözümleri kendi dışımızda aramaya başlamış olmamız.
Bunun doğal sonucu olarak , bir dizi farklı sistemin ve bir dizi farklı çevrimlerin birbirleriyle uyumunun gittikçe bozuluyor olması ve karmaşıklığı ortadan kaldırmak İçin tesis edilen sistemlerin, eko sistemlerin karmaşıklığı daha da artırmış olması,bütünüyle bir kavrayış sığlığı ve model hatası.
Pandemi süreci bence rutine girmiş hayatımız üzerinde düşünmemize ve bir anlamda girdiğimiz kara deliklerden bir ölçüde farkına varmamıza ya da en azından ezberlerden uzaklaşmamıza vesile oldu.
Yeni iş, ticaret, ekonomi, sosyal yaşam gibi bir takım söylemler aslında yeni denge arayışlarımızın dolaylı ve örtük gizli ifadeleri .
Bütün bu çalkantılı süreçlerin insana yüklediği yeni sorumluluklar var mıdır? türündebir soru
her zaman olduğu gibi ancak önümüze geldikçe cevaplama alışkanlığımız ya da koşullandırılmıştan kaynaklı insanın artık kendisiyle birinci derecede ilgilenmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Bir varlık olarak insanın bu kadar sistem ve ilişki karmaşası içinde genel ve özel hayatını sürdürmesi bence sürdürülebilir değil. Bu yüzden tasarım kavramı anahtar bir kavram olarak ortaya çıkmış durumda. İnsan da kendisi için tasarlandığı iddia olunan bir dizi sistemin çarkları arasında öğütülüyor, parçalanıyor.
Aslında türümüzün biyolojik geleceği doğa gibi tehdit altında ise de felsefi olarak, ontolojik olarak kendini yenileyememenin ve değer üretememenin sancılarını yaşıyor.
Üretemeyip Tüketen insan önce doğayı tüketti şimdi kendisini tüketme aşamasında. Çünkü üretemeyenler tüketir. Önce çevreyi sonra kendisini.
İnsan sonuç olarak mutsuz, umutsuz, coşkusuz, idealsiz, tutkusuz, amaçsız, güvensiz,huzursuz.Kendi özünden kopmuş ve kendi farkındalığından çok uzakta.
Eğer kendi varlık sebebini idrak etmeden bu şekilde devam ederse muhtemelen insan diye bir varlık olmayacak, kendini yok eden bir tür olarak kozmik kayıtlara geçeceğiz.
Amacım alışılageldiği üzere hazır çözümler sunmak değil, sizleri önce düşündürmektir. İşin doğasını kavramanıza yardımcı olmak. Bu kadar birbirinden kopuk ve parçalayıcı ilişki zemininde insanı bir ve bütün tutabilmek te işin temel zorluklarındandır. Ama bir yerden hem de çarpan etkisi en yüksek yerden işe başlamak zorundayız.
Yani; kendimizden. Bu önceliklendirme bir varlık olarak türümüzün bir örneği olarak mensubu olduğumuz insanı her yönüyle yeniden ele almaya bizleri zorlamış durumda.
İnsan ve içinde yaşadığı en temel yapı taşı özelliğinde ki aile kurumu üzerinde durulması gereken iki öznemiz durumunda.
Oluşturduğumuz birçok sistemin yarattığı karmaşıklık daha yalın bir bakış ve düşünme sistematiği geliştirmemizi zorunlu kılıyor. Geçmişin ön kabulleri ve varsayımları üzerine inşaa edilmiş yapılar ön kabullerini ve varsayımlarını değiştirmeden yenilikçi çözümler üretme iddiasında. Konformist yaklaşımları bırakarak , kendini fiziken olduğu kadar düşünsel ve ontolojik açıdan da konfor alanlarına hapsetmiş ve karmaşıklıktan kendini koruyacağını zanneden insanı önce konfor alanlarından çıkarmamız gerekiyor.
Bunun İçin korkulardan temellenen sistem algısını değiştirmemiz gerekiyor.
En kötü işleyen sistemler bile bir denge noktasında kararlı hale gelebilirler. Amaç niyet halis düşünceler yerine korku temelli yapılar ne yaptığının farkına varamadan kendi sonunu kendi yaratabilir. Ancak önemli olan sürdürülebilirliğidir bir sistemin. Bu da içselleştirilen amaç ve insan fıtratına uygunluğuna bağlıdır. Bu çerçevede evrensellik, bilimsellik, tasarım ilkelerine uygunluk varlık sebebi vebenlik algısı öne çıkar.
İnsan fıtratı gereği eşrefi mahlûkattır. Akıl sahibidir. Değer üretmeye yatkındır. (Para değil) . Yüce Yaradanın ruhundan üfleyerek yarattığı bir varlıktır.
Özü itibariyle iyidir. Değişik yetenek ve becerilerle teçhiz edilmiştir. Bütün bu tanımlamalara rağmen insanı bozan ve bozulma sonrasında da kozmik nizamın işleyişine olumsuz etkilerde bulunan bir varlık ortaya çıkar.
Böyle bir konuma düşmemek İçin içinde bulunduğumuz zaman, mekan, sistemsel,eko sistemsel tasarım problemlerine yani dışsal unsurlarla fazla ilgilenmeden içsel faktörlere ve kendimizi tasarlama süreçlerine odaklanacağız.
Belki bir makaleye sığdırılamayacak kadar zengin bir içerik ve literatürü yazı dizileri şeklinde aktarmanın daha doğru olduğunu düşünerek aşağıdaki ana başlıklar doğrultusunda hareket tarzı uygun bir hareket tarzı olacaktır. Bundan sonraki makalelerde ana başlık adlarından oluşan konu başlıkları aşağıdadır;
1- İnsana insanca bakış. İnsan nasıl bir varlıktır.
2- İnsanın yaşam serüveni. Ömür dediğimiz nedir.?
3- Bir dizi sistem. Genel Sistem Teorisi ve Sistemsizliğin Sistemi.
4- Yaşamınınmimarı olarak İnsan.
5- Yaşam tasarımının zaman ve mekan ötesi akış dinamiği. Değer zinciri kümeleri.
6- Yetenek yetkinlik beceriler üzerine.
7- Konfor alanlarından kurtulma.
8- İlk adımın gücü.
9- Değer üretiminin ve paylaşımının bütünleştirici gücü.
10- İSTERİMakademisi. Bilge 7.0 Yaklaşımı
11- Gelecek üzerine.
12- Yeni yıla girerken.
Şimdilik hepinize sevgilerimizi iletiyor, yeni yılınızı şimdiden kutluyorum.