Mutluluk Kötülük Bilmez
Toplum olarak sık sık şu cümleyi kurarız: “Nasıl bu kadar kötü olabilir?”
Bazen bir haber izlerken, bazen hayatımızın tam ortasındaki bir insanın davranışlarını anlamaya çalışırken bu sorunun etrafında dolanır dururuz.
Ama belki de mesele tam tersinden bakmakla başlar:
Bir insan bu kadar kötülük yapabiliyorsa, ne kadar mutsuzdur aslında!
Kötülük, yalnızca dışa vurulan bir eylem değildir; içte başlayan bir çöküşün, uzun süredir birikmiş duyguların ve bastırılmış yaraların sonucudur. Mutlu bir insanın kalbi yumuşaktır. Mutlu bir insanın içinde zarar verme arzusu barınmaz. Çünkü o, kendini tamam hisseder. Kendisini sevebilen birinin, başkasına zarar verme ihtiyacı da kalmaz.
Ama mutsuzluk, içten içe çürütür insanı.
Kıskanır, öfkelenir, kendini değersiz hisseder ve bu duygularla baş edemediğinde yönünü dışarı çevirir. Başkalarının neşesinden pay alamaz; o neşe ona kendi eksikliğini hatırlatır. Ve ne yazık ki bazı insanlar o eksikliği gidermek yerine, başkalarının fazlasını yok etmeye yönelir. İşte kötülük de tam burada doğar.
Bu yüzden biri size kötü davrandığında, sizi kırdığında ya da yıktığında ilk aklınıza gelen şey şu olsun: “Mutlu değil.”
Bu savunmak ya da affetmek için değil; anlamak ve kendinizi korumak için önemli.
Çünkü insanlar iyiliklerini paylaşabildikleri kadar mutlu, kötülük saçabildikleri kadar yaralıdır.
İyiliğin bulaşıcı olduğu bir dünya hayal ediyorsak, önce kendi iç huzurumuzu büyütmeli, kendi yaralarımızı iyileştirmeliyiz. Çünkü iyilik güçlülerin işidir. Ve mutlu insanlar güçlüdür.